Uluslararası Deniz Hukuku Açısından Doğu Akdeniz’deki Sondaj Çalışmaları

Son dönemde Avrupa Birliği (AB) yönetiminin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına yönelik açıklamaları, bölgedeki gerginliği tırmandırmıştır. AB, bu süreçte Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) yanında olduğunu belirtmiş; diğer yandan Türkiye ise AB’nin bu tutumunun haksız olduğunu savunmuştur. Bu yazıda, öncelikle bölgeye ilişkin hukuki ve siyasi bilgiler verilecek ve daha sonra, AB’nin Mayıs 2020’de yaptığı açıklama özelinde Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarının hukukiliği değerlendirilecektir.

Uluslararası Deniz Hukuku bağlamında, denize kıyısı olan devletlerin, kara ülkesi üzerindeki egemenliklerinin yanı sıra, deniz alanlarında da çeşitli hakları ve yetkileri vardır. Deniz alanları ise esas hat çizgisi referans alınarak belirlenir. Esas hat çizgisi, cezir zamanındaki kıyı şerididir. İşte bu hattan 200 mil uzaklığa kadar olan deniz alanı, “münhasır ekonomik bölge” olarak adlandırılır. Münhasır ekonomik bölge ile ilgili değinilmesi gereken birçok nokta vardır; ancak bu yazının konusunu oluşturan ihtilaf bağlamında değerlendirildiğinde, dikkat çekilmesi gereken hususlar şunlardır: Münhasır ekonomik bölge, ancak kıyı devletinin bunu ilan etmesiyle hukuki zemine oturur. Münhasır ekonomik bölgenin ilan edilmesi, kıyı devletine bu bölgede sondaj çalışması yapma hakkı verir. Ayrıca, sondaj çalışması yapmak isteyen yabancı şirketler, sondaj çalışması yapacakları münhasır ekonomik bölge üzerinde egemenlik hakkını elinde bulunduran kıyı devletinden ruhsat almak zorundadır; çünkü bu ruhsatı verme yetkisi kıyı devletindedir.

Her ne kadar münhasır ekonomik bölge 200 millik bir deniz alanı içinde değerlendirilse de kıyıları bitişik veya karşılıklı olan devletler, bu alan üzerindeki yetkilerin sınırlandırılması yoluna başvururlar. Aksi durumda birbirlerinin egemenlik alanlarına müdahalede bulunmuş olurlar. 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde, kıyıdaş devletlerin, bu yetki sınırlandırması işlemini ilk etapta antlaşma yoluyla gerçekleştirmesi önerilmiştir. Bu antlaşma, deniz yetki sınırlandırması antlaşmasıdır. Antlaşmaya varılana kadar, ilgili devletler, olası bir antlaşmayı yani uzlaşma ihtimalini tehlikeye atacak veya engelleyecek eylemlerde bulunmamalıdır. Eğer makul süre içinde antlaşmaya varılamamışsa, ikinci basamakta, taraf devletlerin de rızasıyla, çözüm için uluslararası yargı yollarına başvurulmalıdır.

Bilindiği üzere 2000’li yılların başından itibaren Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş devletler arasında bir gerginlik başladı. Özellikle bölgede hidrokarbon rezervleri bulunduktan sonra gerginlik iyice arttı. Bu süreçte GKRY, öncelikle kendi münhasır ekonomik bölgesini ilan etti ve daha sonra Mısır, İsrail gibi kıyıdaş devletlerle deniz yetki sınırlandırması antlaşmaları yaptı. Bu bağlamda, GKRY, hukuki ve siyasi anlamda elini güçlendirdi. Diğer yandan Türkiye, öncelikle kendi münhasır ekonomik bölgesini ilan etti ve daha sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile deniz yetki alanı sınırlandırması antlaşması yaptı. Bu noktada, GKRY’nin ilan ettiği kendi münhasır ekonomik bölgesinin bir kısmı, KKTC’nin münhasır ekonomik bölgesi ile çakıştı. Nihayet, bu durum Doğu Akdeniz’deki ihtilaflardan biri haline geldi.

Doğu Akdeniz’deki bu çekişmede, sürecin başından bugüne kadar çoğu dünya ülkesi ve birçok kıyıdaş devlet, GKRY’den yana tavır takınmak suretiyle KKTC’nin egemenlik haklarını açıkça gasp etme girişiminde bulunmuştur. GKRY, adanın tek egemen devletiymiş gibi tüm ada adına münhasır ekonomik bölge ilan etmiş ve bu bağlamda tüm ada adına antlaşmalar yapmıştır. KKTC’yi “de jure” devlet olarak değil, “de facto” devlet olarak tanıyan ülkeler, Türkiye’yi de karşılarına alarak GKRY’nin münhasır ekonomik bölge sınırlarını kabul etmiş ve böylelikle de KKTC’ye Doğu Akdeniz’de hak tanımamıştır. Öyle ki GKRY, KKTC’nin münhasır ekonomik bölgesinde sondaj çalışmaları yapılması için çeşitli şirketlere arama ruhsatı bile vermiş ve bu durum tüm dünyaca kabul edilmiştir. GKRY’nin bu politikası, her ne kadar uluslararası hukuk hiçe sayılarak dünya kamuoyunda kabul görse de Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin deniz alanlarının belirlenmesine yönelik 74. ve 83. Maddelerine, yarı kapalı denizlere ilişkin hükümler içeren 122. ve 123. Maddelerine açıkça aykırıdır. GKRY’nin bu hukuksuz tavrının karşısında Türkiye, KKTC’nin izni üzerine “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı” şirketine sondaj çalışması yapma yetkisi vermiştir. Nitekim sondaj çalışması, “Yavuz” isimli milli sondaj gemisiyle, KKTC’nin münhasır ekonomik bölgesinde yürütülmeye başlanmıştır. İşte AB’nin Mayıs 2020’de yaptığı açıklama, mezkûr sondaj çalışmasının son bulmasını istemeye yöneliktir. AB’ye göre “Yavuz”, sözde GKRY münhasır ekonomik bölgesinde, GKRY’den ruhsat almadan sondaj çalışması yapmakta; bu bağlamda da hukuka aykırı hareket etmektedir.

Yukarıda da belirtildiği üzere kıyıdaş devletler antlaşma yapmak suretiyle deniz alanlarını sınırlandırmalı ve bu süreçte barışçıl bir tavır takınmalıdırlar. Bu bağlamda, devletlerin takındıkları tavırlar, olası bir antlaşmanın yapılmasını engellememelidir. GKRY ve beraberindeki diğer ülkeler, Türkiye ve KKTC’yi yok sayarak antlaşmalar yapma yoluna gitmiştir. AB çatısı altında Doğu Akdeniz bölgesine yönelik toplantılar yapılmış, bu toplantılara Türkiye ve KKTC davet edilmemiştir. Bu tutum, uluslararası hukuk kuralları ve teamülleri anlamında kabul edilebilir değildir. Geçmişten bugüne Türkiye’nin tüm isteği adil bir deniz yetki sınırlandırması antlaşması yapılmasıdır. Ancak görünen o ki GKRY ve beraberindeki ülkelerin “adalet” kaygıları yoktur. Bugüne kadarki politikalarından anlaşılacağı üzere, GKRY, tüm adanın deniz alanları üzerinde mutlak egemenlik kurmak istemekte ve KKTC’nin egemenlik haklarına halel getirmeyi amaçlamaktadır.

Nihayet Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın yürüttüğü sondaj çalışması, Türkiye’nin ve KKTC’nin egemenliğinin bir tezahürüdür. AB’nin açıklamalarının tam tersine, Türkiye ve KKTC, hak gasp etmemiştir ve sürecin başından sonuna kadar da hakkı olana hakkı teslim etmeyi amaçlayan bir politika izlemiştir.