Haydut Devletler ve Dağlık Karabağ

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte başlayan etnik çatışmalardan en şiddetlisi de yeni kurulmuş Azerbaycan Cumhuriyeti ve Ermeniler arasında cereyan etmiştir. Yer yer örtülü, yer yer açık Rus desteği, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin yeterince desteklenmemesi ve son olarak eski Sovyet elitinin tesiri sebebiyle Ermeniler; Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı Dağlık Karabağ bölgesinde bir etnik temizlik gerçekleştirmiş ve bu durumu hukuken tescil ettirme teşebbüsüne girmiştir.

Güney Kafkasya’da bulunan Dağlık Karabağ bölgesi hukuken Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı ise de fiilen Ermenistan’ın işgali altındadır. Mezkur bölge uluslararası hukuka göre sıcak çatışma bölgesi olarak tanımlanıp ateşkese tabi bir hukuki durumun mevcut olduğu kabul edilse dahi, bölge fiilen Ermeniler’in kontrolündedir. Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermenileri sözde temsil ettiğini söyleyen militarist güç; varlığını, sığındığı retorik Wilson İlkeleri’nden kalma nufüs çoğunluğunun Ermeni olmasından hareketle geliştirilen bir sözde meşruiyet arayışı üzerinden temellendirmektedir. Ermeni işgali akabinde gerçekleştirilen ve bölgede yalnızca Ermenilerin katıldığı referanduma anayasa hukuku perspektifinden baktığımızda sonucu belli müzakere kültüründen ve seçenek ihtimalinden radikal bir şekilde mahrum olan aktüel bir plebisit örneğiyle karşı karşıya kalıyoruz. Mezkur plebisit neticesinde 1991 yılında bağımsızlık kararı alınmış ve bu karar 1992 yılında ilan edilmişti. Bu süreç içerisinde Ermenistan dahil olmak hiçbir devlet tarafından, stratejik bir yaklaşım çerçevesinde, tanınmayan sözde Karabağ Cumhuriyeti’nin kuruluşu uluslararası hukukun 20.yy’daki kara günlerinden biri olarak tarihteki yerini aldı. 2017 yılı ise bölge için kritik bir olaya şahitlik etti. 2017 yılında bölgede yapılan, esasında hiçbir anlamda meşru bir yönetim olmadığı üzere bir plebisit şeklinde dahi vasıflandırılamayacak sözde referandum ile sözde Karabağ Cumhuriyeti adı terk edilerek ‘’Artsakh Cumhuriyeti’’ ismi ile değişikliğe gidildi. Bu sürecin takibinde 30’a yakın devletten 100’e yakın gözlemcinin iştiraki ile uluslararası statüsü adına bir prova yapılmış oldu. Sözde oylama ile yüzde 87’lik bir kabul ile Azerbaycan‘ın meşru iddialarının uluslararası kamuoyunda zayıflayacağı ümidine kapılan Ermenistan ve Ermeni lobisi, sözde cumhuriyetin uluslararası hukuka göre tanınma sürecine girdiği düşüncesi ile etkinliğe başlamışlardır. İlan edilen anayasanın savunma ağırlık bir metin olması başta belirttiğim militarist grup ifadesini kendi elleri ile tescilledikleri bir keyfiyet belirtirken; despot idare altındaki Ermeni ve Azerbaycan Türkleri’ne aşıladıkları nefret tohumu ve tetikledikleri nefret duygusu ile yalnızca askeri hedefler üzerinden siyasi varlıklarını anlamlandıran bu otarşik, kontrolsüz ve hukuksuz grubun nükleer silahsız bir Kuzey Kore şeklinde bölge barışının bir numaralı tehdidi haline gelmesi an meselesi olup; gelişmeler Türk kamuoyu ve uluslararası hukuka dayalı ve saygılı çevreler tarafından titizlikle takip edilmektedir. Etnik gerilimin yüksek olduğu Güney Kafkasya bölgesinde bu tip bir haydut devletin mevcudiyetinin kabul edilemez olduğu akl-ı selim her çevre tarafından bilinmektedir. Bölgenin, meşru Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlanması zaruridir.

Oldu bittiler üzerinden statü devşirme çabasındaki töresizliğin bir an evvel son bulması ve Dağlık Karabağ’ın, Türk adaletine yeniden en kısa zamanda kavuşmasının ümidi ile.