Kuzey Makedonya Türklerinin Hukuki Durumu

I.
Bugün Kuzey Makedonya olarak anılan bölgenin Türkleşmesi, bölgenin I. Kosova Savaşı’nın akabinde Osmanlılar tarafından fethedilmesiyle birlikte başlamıştır. Devam eden süreçte gazi dervişlerin gayretleri ve daimi Türk göçleriyle birlikte; başta Üsküp olmak üzere bugün Kuzey Makedonya olarak anılan coğrafyada ciddi bir Türk varlığı teşekkül etmiştir. Devletin zayıflama döneminde bölgede faal olan Hrıstıyan terör örgütleri, bilhassa kırsal kesimde yaşayan Türkleri hedef almış ve bölgede bir etnik temizlik gayretini devam ettirmişlerdir. Bölgedeki Türk varlığı, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Felaketi ile bölgeden çekilmesi akabinde gerçekleşen göçlerle ciddi mânâda zayıflamıştır. Her ne kadar doğrudan bu yazının konusuna tekabül etmese de PKK terör örgütünün de Türk Makedonya’da Hrıstıyan terör örgütlerinin taktiklerinin bir benzerini uyguladığı ve bölgedeki etnik temizlik gayesi aşikardır. Güvenlik bürokrasisinin bu bağlamda tarihten ders çıkarmış olması bütün vatandaşlarımızı memnun eden bir durumdur. Rumeli genelindeki Türk nüfus, devam eden süreçte de Anadolu’ya; devletine ricat etmiştir. Bilhassa Kuzey Makedonya’da komünist Yugoslavya rejiminin Yücelciler Hareketi mensubu öğretmenleri katletmesiyle bu göç, İkinci Cihan Harbi’nin devamında da devam etmiştir. Kaybedilen bir vatanın acı hatıraları bugün bile unutulmuş değildir.
Komünist Yugoslavya’nın dağılmasıyla ortaya çıkan devletçiklerden sadece Makedonya Cumhuriyeti, federal devletle bir çatışma yaşamadan ayrılmıştır. Makedonya Cumhuriyeti, Yunanistan ile arasındaki sorunlar yüzünden uzun bir süre BM, AB ve NATO tarafından Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti olarak tanınmıştır. Yunanistan ile arasındaki kimlik ve tarihi coğrafya bağlamındaki sorun, Amerika Birleşik Devletleri’nin arabuluculuğuyla 1995 yılında, Yunanistan’ın Makedonya’nın toprak bütünlüğünü tanıması ile nispeten normalleşmiştir. 2018 yılında imzalanan anlaşma ile Yunanistan ve Makedonya arasındaki sorun bitmiş ve ülkenin adı Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olmuştur. Devam eden süreçte ise Kuzey Makedonya NATO’ya katılarak, ittifakın 30. üyesi olmuştur.


Kuzey Makedonya’nın kimlik bağlamındaki iddiaları, antik Makedon tezi ve Büyük İskender ile kurduğu iltisak; Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan’da birbirinden farklı boyutlarda tepkilerle karşılanmaktadır. Bunun bir nedeni de Osmanlı millet sistemi çerçevesinin doğal bir sonucu olarak Balkanlar’daki unsurların kilise merkezli milliyetçilik tanımlarıdır. Bu çerçevede bağımsız bir Makedon Kilisesi oluşmadığı gibi, Makedonlar’ın Sırp ve Bulgarlar’dan münezzeh bir etnik kimlik olarak kabul edilmesi Tito’nun partizan savaşı dönemine denk gelir. Bu dönem partizanların siyasal unsuru, Makedonları ayrı bir unsur olarak tanımlamıştır. Devam eden sürecin sonunda Yugoslavya tecrübesinin de çökmesi sonucunda yazının başında da belirtildiği gibi bağımsız bir devlet kurulmuştur. Kurulan devlet; Makedon, Arnavut, Türk ve çeşitli etnik unsurları barındırmaktadır. Bağımsızlığının onuncu senesinde, Kosova’da gerçekleşen Sırp-Arnavut çatışmasının Makedonya’ya da dolaylı yoldan sıçramasının neticesinde Ohri Çerçeve Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma neticesinde etnik azınlıkların hakları belirli bir ölçüde genişlemiştir. Gelinen noktada Makedonlar ve Arnavutlar arasındaki etnik gerilim ve diğer etnik unsurların denge siyaseti, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin iç atmosferini şekillendirmektedir.

II.
Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Anayasasının giriş bölümünde Makedonlar, Kuzey Makedonya’nın kurucu unsurudur ve Kuzey Makedonya bir Makedon devletidir. Bununla birlikte Arnavutlar, Türkler, Vlahlar, Çingeneler ve diğer etnik unsurlar da eşit ve daimi Kuzey Makedonya vatandaşlarıdır ve Makedon halkı ile birlikte, uyumlu bir şekilde yaşarlar. Anayasa’da Türkler, ismen yalnızca azınlıklar ile iştigal eden kurumlar çerçevesinde diğer azınlıklar ile birlikte anılmıştır. İki büyük Makedon partisi ve iki Arnavut partisinin yanında dönemin Makedon Cumhurbaşkanı tarafından imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması azınlıklara bazı haklar tanısa ve Türkler bu haklardan belirli ölçülerde faydalansa da anlaşmayı azami olarak değerlendirebildiklerini söylemek güçtür.
Kuzey Makedonya’yı ilk tanıyan devletlerden birisi Türkiye Cumhuriyeti olsa da bağımsızlığının hemen ardından Türklerin kamusal ve siyasal hayata katılımı fazlasıyla sınırlı kalmıştır. Bu dönemde kurulan Türk sivil toplum kuruluşları ve Türk Demokrasi Partisi adlı siyasi parti öncelikli olarak Türklerin kendi kimliklerini korumaları için gereken eğitim altyapısının sağlanması yönünde çalışmalar yapmıştır. Türk azınlığın nüfusuna oranla içtimai örgütlenmesi fazlasıyla güçlüdür. Çok sayıda STK’nın yanında üç tane Türk siyasi partisi mevcuttur. Türk STK’ların hepsi bir çatı kuruluş altında toplansa da siyasi parti sayısının çokluğu; bazı görüşlere göre Türklerin siyasal varlığına zeval getirse de bu durum Türklerin siyasi spektrumun farklı uçlarında varlık göstermesine de olanak sağlamaktadır. Bu durumun doğal bir neticesi olarak Kuzey Makedonya Türk azınlığı bugün Kuzey Makedonya Anayasa Mahkemesi’ne bir üye gönderebilmiştir.
III.
Varılan noktada Kuzey Makedonya Türklerinin, azınlık olarak yaşayan birçok Türk toplumundan daha iyi durumda olduğu aşikardır. Türkler, Kuzey Makedonya yargısında ve bürokrasisinde etkin bir şekilde temsil edilmekle birlikte nüfuslarının coğrafya geneline dağılmış olması sebebiyle yerel yönetimlerde istenilen güce ulaşamamakta ve varılan noktada da uzun vadede kültürlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Kuzey Makedonya Türklerinin aktif basın varlığının talepten münezzeh niyetlerle desteklenmesi; görsel ve dijital basın seviyesine çıkarılması için gerekli desteklerin verilmesi de faydalı olacaktır. Bu bağlamda Balkanlarda Kuzey Makedonya Cumhuriyeti için kıymetli ve değişilemez bir müttefik konumunda bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kuzey Makedonya Türklerinin bürokratik varlıklarını ve kültürel haklarını korumak için bu hakların hukuki zeminde tescil edilmesi için gerekli girişimlerde bulunması zaruridir.