Dijitalleşme Olgusu Odağında Vatan, Vatandaşlık Ve Vatanseverlik Kavramlarını Tekrar Düşünmeye Dair

Giriş
21. yüzyılın dünyasının her alanına nüfus etmiş olan dijitalleşme olgusu, yönetim tarihi söz konusu olduğunda kuşkusuz görece yeni bir kavram olması münasebetiyle derinlemesine irdelenmesi gereken kavramların başında gelmesine rağmen genel itibariyle araçsal olarak; mevcut paradigmaların iyileştirmesine yardımcı olan bir kavram olarak ele alınır olagelmiştir. Diğer bir değişle dijitalleşme, yönetimlerin etkin, etkili, verimli, ekonomik veya şeffaf olmaları yolunda yardımcı olan ‘araçların’ başında gelen bir olgu olarak sunulmaktadır.
Oysa yazımızın temel sorusu şudur ki; dijitalleşme olgusu, araçsal özelliklerinin ötesinde yönetim paradigmasını temelde niteliksel olarak nasıl etkilemektedir? Bu etki, yazımızda vatan, vatandaşlık ve vatanseverlik gibi yönetsel kavramsal miraslarımıza etkisi bakımından ele alınmaya çalışılacaktır.

1- Dijital Vatan Neresidir?
Dijital olarak tanımladığımız şeyler temel olarak fiziksel kıstasları ortadan kaldıran akıllı telefonlar, kişisel bilgisayarlar ve televizyonlar gibi metalarda görünürlük kazanan sayısal ara-yüzlerdir. Dijital kavramının fiziksel olmayan niteliğini bu çalışmada, mekânsal boyutu itibariyle ele alacağımız için dijital mekân kavramı bu bakımdan bahsi geçen ara-yüzlerin oluşturduğu her türlü sanal mekânları kast eder şekilde kullanılacaktır.
Vatan kavramı, mekânsal bir atıfla ele alınsa da yani çoğunlukla mekânsal bir tanımsal sınırın içi ve dışı için oluşturduğumuz tanımları ifade eder şekilde kullanılsa da; malum mekânsaldık odağında o kavramın ifade ettiği yönetsel anlamsal çerçeveyi bize sunar. Diğer bir değişle; mekânsal anlamlandırmalarımız yönetsel karakter kazanması dolayısıyla vatan kavramında yeni nitelikler kazanır. Ayrıca belirtmek zahmetinden kurtarması bakımından bir mekânsal tanımı vatan olarak tanımladığımızda o noktada yönetsel karakterlerin mevcut olduğunu, ön kabul olarak sunarız. Öyleyse dijital mekân kavramını, yönetsel karakter içermesi bakımından dijital vatan kavramını oluşturacak şekilde sunmamızın sebebi; dijitalleşme olgusunun yönetsel bazı atıflar içerecek şekilde kullandığımızın anlaşılmasını ummamızdır.
Bu bakımdan öncelikle belirtmek gerekir ki; dijital vatan kavramı, mekânın sosyal olmayan sınırlılıklarının aşılmasını yani insanların ‘’kapalı topluluklardan farklı olarak herkese açık olan toplulukları’’ oluşturması bakımdan ‘’konunun öznesi’’ olarak ‘’halk’’a dönüştüğünü vurgulayan kamusal mekân tanımını içeren bir kullanımdır savını içermektedir. Diğer taraftan; dijital mekânının tanımladığı kamusallık, ‘’açıklığın’’ küresel boyutlara taşınmasını ifade eder. Ve bu bakımdan örneğin bir dijital mekân materyali olarak telefonun olduğu her yerde(internet bağı ile) kamusal mekânlar mevcuttur denilebilir.
Bu noktada özellikle belirtmekte fayda vardır ki; dijital vatan kavramsallaştırması, teorik bakımdan yapılmaktadır ve pratik olarak varlığı diğer çalışmalarda sorgulanacaktır. Bu bakımdan soracağımız temel soru aslında budur; dijital mekânsaldık, bir vatan tanımlaması şekli sunulabilir mi? Diğer bir ifadeyle; ancak bu sorunun cevabını elde ettiğimiz ölçüde yazımızın diğer kavramları olan vatandaşlık ve vatanseverlik kavramları hakkında savlar ileri sürebiliriz. Başka bir değişle; ancak bu sorunun cevabına bağlı olarak dijital vatandaşlık ve dijital vatanseverlik kavramalarına yüklenilen anlamlar manalı olabilecektir. Vatan olmayan bir mekân için vatandaşlık ve vatanseverlik kavramları odağında tartışmalar yürütmek manasız olsa da vatan olup olmadığını anlamak noktasında vatandaşlık ve vatanseverlik kavramlarının yardımına ihtiyacımız olacaktır. Diğer bir değişle; küresel manada yönetsel bazı yeni sorular gündeme getirmek bakımından; dijital mekânın yönetim ilişkisinin ne olduğu ve bu ilişkinin kurucularının ve devamını sağlayanlarının kimler olacağını ele almaya çalışacağız ki vatan olup olmadığı noktasında yönetsel anlamını zihinlerimizde derinleştirebilelim.

2- Dijital Vatandaşlık Nedir?
‘’Bugün, dünya nüfusunun neredeyse yarısı internet kullanıcısı haline gelmiştir. Ve internet nüfusu önümüzdeki dönemde de hızla büyümeye devam edecektir.’’ ‘’Dijital dünyada yaşamak için gerekli becerileri edinmek’’ olarak tanımlayabileceğimiz ‘’dijitalleşme’’ kavramının ilerleme eğiliminde olduğunu kuşkusuz söyleyebiliriz. Günümüzde dijitalleşme kavramı, dijital vatanda bulunmanın nitelikleri anlamında vatandaşlık kavramıyla hayli sık ele alınarak kullanılması bu durumun bir göstergesidir.
Vatandaşlık kavramı, elbette tarihi anlamları itibariyle farklı tanımlamaları içinde barındırabilir. Bunun sebebi, vatan tanımının mekânsal algılayışın şekli itibariyle farklılık göstermesidir. Örneğin; Aristoteles’in ifadelerine bakacak olursak; Atina Sitesi söz konusu oluğunda ‘’vatandaş olma koşulu kanunen hem annenin hem de babanın vatandaş olmasına bağlı’’dır. Rousseau’nun tanımında ise vatandaşlık, ‘’ülkesine karşı yerine getirdiği şerefli vazifeler’’ neticesinde kazanılan bir ‘’unvanın’’ öncül şartıdır. Örnekler çoğaltılabilir elbette ancak sanıyoruz savımızı görünür kılmak bakımından yeterlidir. Çünkü vurgulamak istediğimiz şey, vatan tanımlarının sonsuz sayısı kadar vatandaşlık tanımının mevcut olabileceğidir.
Ancak dijitalleşmenin etkileriyle yeniden şekillenen yani 21. Yüzyılın vatan kavramı söz konusu olduğunda bir kavramsal tekleşmeden bahsedilmesi gerektiği ve tekleşmenin nihayetinde vatandaşlık tanımını da tekleştirmekte olduğunu ileri sürmemiz gerekmektedir. Çünkü en temelde küresel manada kullanılan dijital mekânlar ortaktırlar: uygulama bakımından; Facebook, Twitter, Instagram, işletim sistemi bakımından; İOS ve Android ya da Microsoft gibi. Bu bakımdan dijital mekânın üreticileri değilse de kullanıcıları bakımından ele aldığımızda, ‘’bilginin dolaşım ağı, küresel, kesintisiz ve gayri-merkezidir. Küresel bilgi ağı bir merkezden yönetilmez.’’ Dolayısıyla; Castells’in dediği şekilde; ‘’karşılıklı etkileşime her geçen gün daha fazla dayanan görsel-işitsel bir evren çevresinde inşa edilmiş bir gerçek sanallık kültürü, her yerde zihinsel temsil ve iletişime sızarak kültürlerin çeşitliliğini elektronik bir üst-metinde birleştirmektedir.’’ Bir ele alışa göre ‘’bu eğilim, İnternet temelli ve yapay zekâ ile çalışan, daha küçük ama etkin desantralize bir düzenleyici devlet anlayışına ihtiyaç olduğuna işaret etmektedir.’’ Bu eğilim, yönetsel yansıması olarak ‘’dijital vatandaşlık’’ tanımlama çabalarını doğurmaktadır.
İlk olarak belirtmek gerekir ki; ‘’gün içinde çevrim-içi olarak zaman geçirerek, aynı zamanda bir veya daha fazla cihaz üzerinden bağlantı kurarak, akranlar, aile bireyleri, meslektaşlar veya arkadaşlarla çoğunlukla dijital yollardan irtibat kurmak’’ şeklinde tanımlanan ‘’dijital vatandaşlık’’, gün be gün artan oranda “sahip olma” veya “sahip olmama” değil, aksine “yapabilme” veya “yapamama” sorunudur.’’ Bu yüzdendir ki haklı olarak dijital vatandaşlık kavramı birçok farklı tanımlama itibariyle alınabilmekle birlikte hepsinin ortak özelliği olarak tıpkı sözleşmeci devlet kuramlarında ele alındığı şeklinde ‘karşılıklı’ bir ‘toplumsal dijital sözleşmenin’ ürünü olarak tasarlanmaktadır. Örneğin; Global Dijital Vatandaşlık Kurumu(Global Digital Citizen Foundation) tarafından oluşturulmuş öğrencilerin çevrim-içi ortamda nasıl davranması gerektiğine ilişkin temel ilkeleri içeren, ilköğretimin birinci; ikinci kademelerine ve lise düzeyine yönelik Dijital Vatandaşlık Sözleşmeleri’nde geçen ‘’kendine karşı sorumluluk’’ ve ‘’başkasına karşı sorumluluk vurgusu, ‘toplumsal dijital sözleşmeye’ bir örnek oluşturmaktadır.
Yine İnternet Yönetişimi Formu(Internet Governance Forum) tarafından hazırlanan ve ‘’insan haklarının öngördüğü yükümlülüklerin en geniş kapsamda yerine getirilmesi için internetin işleyişi ve gelişiminin garanti altına alabilecek için adımlar atılması’’ ve ‘’insan hakları odaklı internet ortamının gerçekleştirilebilmesi için ‘’ geliştirilen ‘’ İnternette İnsan Hakları ve İlkeleri Şartı’’ bu duruma diğer bir örnektir. ‘’Evrensellik ve eşitlik, haklar ve sosyal adalet, erişebilirlik, ifade ve örgütlenme, özel hayatın gizliliği ve veri korunması, yaşam hürriyet ve güvenlik, çeşitlilik, ağ çeşitliği ve tarafsızlığı, standartlar ve düzenleme ve yönetim’’ olarak tanımlanan 10 hak ve ilkenin ‘dijital vatandaşlığın’ ne olduğunu tanımlamak noktasında girişilen bir ‘toplumsal dijital sözleşme’ çabası olarak ele alınması mümkündür.
Neticede dijitalleşmenin yönetsel olarak imzaladığı/imzalamayı teklif ettiği sözleşme yönetişimin ‘’e-hali’’ olarak tanımlanmaktadır. Dijital araçları kullanmak yoluyla yeniden oluşturacak bir yönetim paradigmasını oluşturmak için önerilen bu ‘vatandaşlık’ tanımı, klasik vatandaşlık öğretisinde olduğu gibi ‘dijital vatandaşlara’ görev ve sorumluluklar belirlemekte ve bu yönetsel sorumlulukları yine dijital vatanlarında yapma taahhütlünde bulunmayı arzulamaktadır. Örneğin ‘’e-ticaretin toplam perakende içerisindeki payına bakıldığında; 2011 yılında dünyada toplam perakende içerisindeki payı % 3.6 olan e-ticaretin 2016’daki payı %8.5 yükselmiş’’ olması ‘’diğer taraftan, 2012 yılında %10 olan mobilin e-ticaretteki payı, sadece 4 yıl içerisinde %44 seviyesine gelmiş’’ olması bu sözleşmenin alanının ve imzalayanlarının oranın arttığının birer göstergeleridir. Bu bakımından ‘dijital vatandaşlık’ kavramının karşılık bulmakta olduğu ya da en azından vatandaşların dijitalleştiği ileri sürülebilir.

3- Dijital Vatanseverler Kimlerdir?
Vatandaş olanların vatansever olmak zorunda olmaması sorunsalı şimdiye kadar mevcuttu ve mevcut olmaya da devam edecektir. Yani temelde vatan ortaklığını sözleşme vasıtasıyla (formel olsun olmasın) kabul eden bir birey, o sözleşmenin konusu olan vatan görüngüsünü sevmek zorunda değildir. İster birçok ele alışta olduğu gibi sevmenin sonradan oluşturulması bakımından meşakkatli oluşu ister de diğer birçok görüşte rastlayabileceğimiz gibi bir sözleşmenin zorunlu oluyor oluşu dolayısıyla sevgi doğurmayacak oluşu yönündeki sav gerekçe olarak kabul edilsin, temelde bu ikilemin keskinliğinin azalacağı şekilde bir dijitalleşme etkisinin olacağı dijital mekânın gündelik mekânsal alanları kapsaması oranında ortadadır; ama vatandaşı vatansevere dönüştürmek bakımından mı yoksa vatanseveri vatandaşa dönüştürmek bakımından mı olacağı sorusu ayrıca önem taşımaktadır.
Sevginin nasıl tanımlandığı, kuşkusuz vatandaş ve vatanseverliğin iki farklı form olarak karşımıza çıkmasını ortaya çıkaran sorunsalın temelini oluşturmaktadır. Bu yazı çerçevesinde sevginin nasıl tanımlandığı hakkındaki yegâne savımız, bireyce tanımlandığı ve birey kadar tanımlamanın var olduğu şeklindedir. Çünkü vatan görüngüsü birey kadardır. Ancak diğer taraftan dijital mekânsallıkla birlikte söz konusu olan vatan tanımlarının ‘benzeştirmekte’ olması bakımından sevgi tanımlarının da ‘benzeşmekte’ olduğu ileri sürülebilir.
Tıpkı Baker, ‘’yüz yıldır insanlar sinemayla (newsreels, belgeseller ve koskoca bir sinematografik dünya), elli yıldır televizyonla, otuz yıldır “kendilerini de kaydedebilmeleriyle” ayırt edilebilecek video ve dijital imajlarla daha çok düşünüyorlar… En büyük Idee’lerin artık ağırlıkla görsel-işitsel olduklarını kabul etmek gerekir’’ derken kullandığı kıstası ‘sevgi’ idesi üzerinden ele aldığımızda ise dijital vatanı sevmenin görsel-işitsel yansımasının kendinden önceki ‘sevgi’ görüngülerden değil aksine dijital vatanın kendisinden aldığımızı ileri sürmemiz daha yerinde olacaktır. Diğer bir değişle; ‘’gençler, yenilik arayışları, özgürlük istekleri, gizleyebildikleri kimlikleriyle kendilerini ifade ettikleri ve toplumsal baskılardan uzak herhangi bir sorumluluk taşımak zorunda olmadıkları kimlikleriyle yeni aidiyet alanlarını internet üzerinde gerçekleştirme imkânı buldular’’ savını kabul etme oranımız, yani ‘yeni aidiyetler’ savının doğruluğu, ‘dijital vatanın’ sevgi tanımını kendisinin üretiyor oluşuyla ilintilidir.
Bir ‘şey’ hakkında sevginin söz konusu olduğundan bahsedilebilmesi için önce ‘şeyin’ ‘muadil’ olarak belirmesi ardından ‘muadili’ diğer ‘şey’ hakkında daha az sevginin söz konusu olması ve ‘şeylerden birisi’ hakkında ‘sevginin’ artışı için ‘muadillerden’ diğerinin ‘sevgisinin’ azılışından bahsedilmesi gerekmektedir. Konumuz gereği bahsi geçen ‘şey’in ‘djital vatan’ olduğu tekrar hatırlanır ve ‘sevgisi’ hakkında bir çıkarımda bulunmak isteyecek olursak; öncelikle bu ‘vatanın’ içinde olduğumuz durum olarak ‘çevrim-içi’ ve dışında olduğumuz durum olarak ‘çevrim-dışı’nın farkından bahsetmek bakımından Bauman’ın sözlerine kulak kabartabiliriz:
‘’Gençler için sanal dünyanın asıl cazibesi çevrimdışı hayatı saran çelişkilerden ve karşıtlıklardan yoksun olmasından kaynaklanır. Çevrimdışı alternatifinin aksine çevrimiçi dünyada sonsuz sayıda bağlantı olasıdır -akla yatkın ve mümkündür. Bunu süreyi kısaltarak, dolayısıyla bağlan gerektiğince zayıflatarak ve genelde belli bir süre dayatarak yapar -bağları sürekli kuvvetlendirme çabasıyla, bazı ilişkileri geliştirip derinleştirirken diğerlerini şiddetle sınırlayan çevrimdışı karşıtının aksine… ‘Uzun süreli’ bir ilişkiyi hatırlatan her şeye -ister kendi hayatını planlamaya, ister başka canlılarla ilişkilere- karşı küskünlük buradan gelir.’’
Öyleyse dijital sevgi, öncelikle geçici ve hafif bir mekânsallığa duyulan sevgidir. Yani bu karakterler dijital mekân için kendinden menkul olmadığına göre yeni formlara bürünüp geçiciliğinin ve hafifliğinin azaltması oranında dijital mekânsallık hakkındaki sevgi azalacaktır.
Tam da bu noktada; dijital mekânı ‘kullanmanın’ kendi başına sevginin göstergesi olup olmaması bakımından alt başlığımızın başında belirttiğimiz ‘zorunluluk’ kıstasına konuyu getirmek yerinde olacaktır.
Dijital vatandaşlar, gündelik işlerini daha ucuz daha az sürede yani temelde daha meşakkatsiz şekilde görebilmek bakımından dijital mekânı kullanan bireylerdir. Toplumsal zorunluluk içermesi bakımından tartışmalı konumda olan bu durum, dijital olmayan/fiziksel seçeneğin işin görülmesi noktasında tercih bakımından imkânsız olması anında zorunluluğun varlığını net bir şekilde gösterecek olsa da ibrenin dijitalleşmenin hâkimiyeti yönüne dönük olduğu hakkında sanıyoruz kuşku yoktur. Demek ki; zorunluluk, en az diğer toplumsal yapılarda olduğu kadar mevcuttur ve muadillerini ortadan kaldırması bakımından dijitalleşme olgusu, zorunluluğu bir kıstas olarak üstünde taşımaktadır.
Zorunlu olan bir şeye karşı sevgi beslenemez mi peki? Doğrulamanın yollarından belki de ilki muadili ile eşit koşulların oluştuğu bir anda, yine ‘zorunlu olup olmadığı’ doğrulanan şeyin tercih edilmesi, diğeri ise; zorun ortadan kalktığı belirli bir anda muadilinin daha ‘cazibeli’ olması durumda dahi yine ‘eskiden zorunlu olanın’ tercih edilmesidir.
Dijitalleşmenin bir dijital vatanseverlik oluşturarak dijitalleşmeyi yayacak ve yaşatacak olan davranış yapısına sahip bireyler oluşturup oluşturmayacağı/bireylerin sevgisini kazanıp kazanamayacağı bu sorularda gizlidir bizce.

SONUÇ
Bu yazımızda, dijitalleşme olgusunun yönetim paradigmasına vatan, vatandaşlık ve vatanseverlik kavramları odağında etkisinin sorgulanması noktasında bir katkı yapmayı umarak; cevaplar vermekten çok sorular sormayı yeğleyen bir izlence takip ettik. Vatan, vatandaş ve vatanseverlik kavramlarının da dijitalleşmesi olarak dijitalleşme olgusunun ele alınışı, temelde dijitalleşmenin araçsal ele alınışının eleştirisini hedeflemektedir. Gelecekteki dünyanın daha ‘dijital’ olacağını tahmin etmek hiçte zor değilken; dijitalleşme olgusunun yönetsel boyutlarına gözünü kapatanlar için gelecekteki dünyanın yönetsel manada daha az arzulanır bir yer olacağını söylemek daha fazla zor değildir.

KAYNAKÇA

Aristoteles. (2016). Ekonomi. (Çev. Furkan Akderin). İstanbul: Say Yayınları.
Aydın, A. (2015). ‘’ Dijital Vatandaşlık’’. Türk Kütüphaneciliği. (29)1. 142-146.
Baker, U. (2015). Beyin Ekran. (Der. Ege Berensel). İstanbul: Birikim Yayınları.
Cassells, D., Gilleran, A., Morvan, C., Scimeca, S. (2016). ‘’Dijital Vatandaşlık: eTwinning Yoluyla Aktif Vatandaşlığın Geliştirilmesi’’. eTwinning Merkezi Destek Servisi.
Castells, M (2008). Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür Cilt 3: Binyılın Sonu. (Çev. Ebru Kılıç). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Gül, H. (2018). ‘’Dijitalleşmenin Kamu Yönetimi ve Politikaları ile Bu Alanlardaki Araştırmalara Etkileri’’. Yasama Dergisi. 36. 5-26.
Güzel, M. (2006). ‘’Küreselleşme, İnternet ve Gençlik Kültürü’’. Küresel İletişim Dergisi. 1(1).
Habermas, J. (2017). Kamusallığın Yapısal Dönüşümü. (Çev. Tanıl Bora ve Mithat Sancar). İstanbul: İletişim Yayınları.
Kantarcı, Ö., Özalp, M., Sezginsoy, C., Özaşkınlı, O., Cavlak, C. (2017). ‘’Dijitalleşen Dünyada Ekonominin İtici Gücü: E-Ticaret’’. İstanbul: TÜSİAD.
Rousseau, J.J. (2003). İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kökeni. (Çev. Ertuğ Ergün). Ankara: Yeryüzü Yayınevi.
Uçkan, Ö. (2011). ‘’Gençlik, Bilgi Toplumu, Yönetişim, Sansür ve Türkiye’’. İçinde; Katılımın “e-hali”: Gençlerin Sanal Alemi. (Der. Aslı Telli Aydemir). İstanbul: Alternatif Bilişim Derneği. 105-141.
UN. (2014). ‘’İnternette İnsan Hakları ve İlkeleri Şartı’’. Birleşmiş Milletler İnternet Yönetimi Forumu.
UNESCO Türkiye Millî Komisyonu. (2017). UNESCO Öğrenen Şehirler Küresel Ağı Bilgilendirme Sunumu.