Deniz Kronometresi: “Harrison Saati”

Tarihi, milattan öncelere kadar dayanan deniz ticareti, navigasyon araçları icat edilmeden önce çok tehlikeli ve zor bir ticaret şekliydi. Gemiler, tarihte, karaya yakın seyretmek suretiyle hedef limanlara varıyor, bu şekilde seferlerini tamamlıyorlardı. Çünkü gemi mürettebatı ve kaptan, nerede olduklarını, ne kadar yol kat ettiklerini ve hedefe kaç mil uzaklıkta olduklarını bilmiyorlardı. Bu soruların cevaplarını, karada göze çarpan büyüklükte ve bulunduğu yerin sembolü konumunda olan yapılardan bulmaya çalışıyorlardı. Ancak kesin bir sonuca varılamıyor, dolayısıyla da gemilerin denizdeki seyri zorlaşıyordu. Armatörler, ciddi riskler alarak iş yapıyor ve bugün deniz sigortacılığının en önemli kurumu olan Lloyd’s’un (Bkz: “Sigortacılığın Kuruluş Hikayesi: Kahve ve Lloyd’s”, 8 Mayıs 2020) ilk kurulduğu yerde, Londra’da bir kahvede, endişe içinde denizden gelecek haberleri takip ediyorlardı.


Deniz seferlerinin planlandığı gibi güvenli bir şekilde yapılması ve ticaretin aksamaması için navigasyon aletlerine ihtiyaç vardı. İlerleyen süreçte, deniz navigasyonunun ilk şekli olarak tarihe geçen; rota ve gidilen mesafe hesabı yapılarak, geminin konumunu tahmin etmeye yarayan bir “manuel navigasyon” yöntemi bulundu. Buna göre ilgili bilgilere dayanarak, takribi bir hesapla mevcut mevki bilgisine ulaşılacaktı. Bu hesap “dead reckoning”/ “deduced reckoning” diye adlandırıldı. Kavramın Türkçe karşılığı ise “mantıklı çıkarım yaparak hesaplama” idi. Ancak bu yöntemi kullanarak tam ve doğru sonuç elde etmek oldukça zordu; bilhassa uzun süreli seferlerde, olumsuz hava koşullarının olduğu durumlarda, yapılan hesapta yanılma ihtimali artıyordu ve yine denizdeki konum belirlenemiyordu.
Bir geminin denizdeki konumunu belirlemek için geminin bulunduğu enlem, boylam ve rakım yani yükseklik bilgilerine ulaşmak gerekiyordu. Denizde seyreden bir gemi için rakım, doğal olarak göz ardı edilebilirdi. Günün uzunluğunu, güneşin ve rehber yıldızların ufuktan yüksekliğini belirleyerek veyahut güneşin en yüksek noktadaki açısından yararlanılarak enlem de belirlenebilirdi; ancak boylam bilgisine ulaşmak için saatin kaç olduğunu kesin olarak bilmek gerekliydi. O dönemler her ne kadar saati gösteren aletler icat edilmiş olsa da rüzgâr gibi dış etmenlerden, kötü hava koşullarından etkilenen bu aletleri kullanarak doğru bilgiye ulaşmak mümkün olmuyordu. Konumu belirlemek için hatasız bir zaman göstergesine ihtiyaç vardı.
İngiliz Parlamentosu, 1714 yılında gemilerin rotalarını tam olarak hesaplayamamasından ötürü yaşanan deniz kazalarına ve can kayıplarına dur demek için, bir “boylam kurulu” oluşturdu. İngiliz Parlamentosu, gemilerin hangi boylam üzerinde seyrettiği bilgisini sağlayacak bir aygıt yapan kişiye ödül vereceğini açıkladı.

O zamanlar bir marangoz ve saat ustası olan John Harrison, bir kronometre icat ederek, saniyesine kadar doğru olan bir saat hesabı ile kesin boylam bilgisine ulaşabileceğini düşündü. Bu fikrini ilk kez 1730 yılında Edmond Halley’e anlattı. Halley’in referansıyla George Graham’dan maddi destek almaya başlayan Harrison, yaklaşık 40 sene uğraştı, 3 farklı deniz saati/kronometresi icat etti fakat hiçbiri yeterli değildi. Harrison, nihayet 1761 yılında hava koşullarından etkilenmeyen ve yılda sadece yarım dakika hata yapacak mükemmellikte bir saat icat etti. Deniz kronometresi adı da verilen bu Harrison saati ile seyre çıkan ilk geminin kaptanı ise James Cook’tu. Kaptan Cook, 1770’li yıllarda Yeni Zelanda’ya kadar gitmiş, bölgeyi haritalarken yine aynı kronometreyi kullanmıştı. Bu yıllar ve Kaptan Cook’un yaptığı keşif seyahatleri, modern navigasyonun başlangıcı olarak kabul edildi.
Kronometrenin icadı, navigasyon kültüründe bir devrim etkisi yarattı; bunun bir sonucu olarak, özellikle ilk zamanlarda, deniz ticareti sektörüne de çok fayda sağladı. Devam eden yıllarda, teknolojik gelişmelerle birlikte, daha profesyonel navigasyon araçları üretildi ve kronometreye ihtiyaç kalmadı.
Günümüzde ise kronometre, zaman hesabı yapmak amacıyla kullanılmaya devam ediyor; diğer yandan kronometrenin icat ediliş süreci ve deniz ticaretinin gelişiminde önemli rol oynayan John Harrison, tarihteki varlığını koruyor.